BK virüsü nedir?

BK virüsü
BK virüsü nedir?
Bir poliomavirüs ile enfekte olmuş hücrenin mikrografisi — alt-kısımda büyük (mavi) hücre. İdrar sitolojisi örneği.
Uzmanlık Enfeksiyon hastalığı

BK virüsü, poliomavirüs ailesinin bir üyesidir. BK virüsü ile enfeksiyon yaygındır, ancak enfeksiyonun önemli sonuçları nadirdir; bağışıklığı baskılanmış bireyler hariç. BK virüsü, 1971 yılında virüsün izole edildiği ilk hastanın (bu hasta o zaman 29 yaşındaydı) adının kısaltmasıdır.

BK virüsü enfeksiyonunun belirtileri

BK virüsü nadiren hastalığa yol açar, ancak genellikle böbrek transplantı geçiren hastalarla ilişkilidir; bu virüsle enfekte olan birçok kişi asemptomatiktir. Eğer belirtiler ortaya çıkarsa, genellikle hafif olur: solunum yolu enfeksiyonu veya ateş. Bu belirtiler, birincil BK enfeksiyonlarının semptomlarıdır. Herhangi bir klinik semptom olmaksızın, spontane abortus geçiren kadınlardan alınan örneklerde BK virüsünün izleri tespit edilmiştir. Serumda BK virüsüne karşı antikorlar, hem spontan abortus geçiren kadınlarda hem de isteğe bağlı gebelik sonlandırması geçiren kadınlarda bulunmuştur.

Virüs daha sonra böbreklere ve idrar yoluna yayılır ve bireyin yaşamı boyunca burada kalıcı hale gelir. Nüfusun %80’ine kadarının bu virüsün latent formunu içerdiği düşünülmektedir; bu virüs bağışıklığı baskılanana kadar latent kalır. Genellikle bu durum, böbrek nakli veya çoklu organ nakli sırasında meydana gelir. Bağışıklığı baskılanmış bireylerdeki semptomlar çok daha şiddetlidir. Klinik belirtiler arasında böbrek fonksiyon bozukluğu (serum kreatininin giderek artışı ile görülür) ve böbrek tübüllerine ait hücreler ile iltihap hücrelerinin ortaya çıktığı anormal bir idrar analizi bulunmaktadır.

BK virüsü enfeksiyonunun nedeni

Virüsün bulaşması

Doktorlar bu virüsün nasıl bulaştığını bilmemektedir. Ancak doktorlar, virüsün kişiden kişiye yayıldığını bilmektedir; hayvan kaynaklı değildir. Bu virüsün solunum sıvıları veya idrar yoluyla bulaşabileceği önerilmiştir, çünkü enfekte bireyler ara sıra idrarda virüsü atmaktadırlar. 400 sağlıklı kan bağışçısı üzerinde yapılan bir araştırmada, bunların %82’sinin BK virüsü için IgG pozitif olduğu bildirilmiştir.

Risk faktörleri

Bazı böbrek transplantı hastalarında, gerekli olan immünosupresif ilaçların kullanımı, virüsün greft içinde çoğalmasına yol açan yan etkilere sahip olabilir; bu hastalığa BK nefropatisi denir.
Böbrek transplantı yapılan hastaların %1-10’u BK virüsü ile ilişkili nefropati (BKVAN) geliştirir ve bu hastaların %80’ine kadar olan kısmı greftlerini kaybeder. Nefrit başlangıcı, transplantasyondan birkaç gün sonra olabileceği gibi, 5 yıla kadar da sürebilir.

Ayrıca üreter stenozu ve interstisyel nefrit ile ilişkilidir. Kemik iliği nakli yapılanlar arasında, hemorajik sistit nedeni olarak dikkate değerdir.

İlk pozitif BKV tanısı anında BK viremia yükü > 185.000 kopya/ml, BKVAN için en güçlü tahmin edici olarak kabul edilir (97% özgüllük ve 75% duyarlılık). Ayrıca, kan içindeki BKV pik viral yüklerin 223.000 kopya/ml’ye ulaşması, BKVAN için öngörücü bulunmuştur (91% özgüllük ve 88% duyarlılık).

BK virüsü enfeksiyonunun tanısı

Bu virüs, BKV kan testi veya idrarda sahte hücreler için bir test ile, ayrıca böbreklerde biyopsi yaparak teşhis edilebilir. Virüsü tanımlamak için genellikle PCR teknikleri uygulanır.

BK virüsü enfeksiyonunun tedavisi

Terapinin temel taşı, immünosupresyonun azaltılmasıdır. Son dönemde artan BKVAN, tacrolimus ve mycophenolate mofetil (MMF) gibi kuvvetli immünosupresif ilaçların kullanımına karşılık gelmektedir. Araştırmalar, BKVAN ile tek bir immünosupresif ajan arasında herhangi bir ilişki göstermemiştir; bunun yerine toplam immünosupresif yükle ilişki vardır.

  • BKVAN’da immünosupresanların uygun şekilde azaltılması için hiçbir kılavuz veya ilaç düzeyi yoktur.
  • En sık kullanılan yöntemler:
  1. MMF veya tacrolimusun kesilmesi
  2. Tacrolimusun siklosporin ile değiştirilmesi
  3. Genel immünosupresif yükün azaltılması
  4. Bazı siklosporin düzeylerinin 100-150 ng/ml’ye, tacrolimus düzeylerinin ise 3-5 ng/ml’ye kadar düşürüldüğü bildirilmiştir.
  • 67 hastanın retrospektif analizi, ajanların azaltılması ile kesilmesi arasında greft sağkalımının benzer olduğunu sonucuna varmıştır.
  • Tek merkezli bir çalışma, immünosupresyonun azaltılmasıyla yönetilen 8 bireyde böbrek alogreftlerinin korunurken, organ reddi olarak düşünülen tedavi artışı yapılan 12 hastadan 8’inin greft kaybı yaşandığını göstermiştir.

Diğer tedavi seçenekleri arasında Leflunomid, Cidofovir, IVIG ve florokinolonlar bulunmaktadır. Leflunomid, pirimidin sentez inhibitörü olup, immünosupresyonun azaltılmasının ardından ikinci tedavi seçeneği olarak genel kabul görmüştür.

BKVAN’da Leflunomid kullanımı

BKVAN’da leflunomid kullanılmasının nedeni, immünosupresif ve antivirüs özelliklerinin birleşiminden kaynaklanmaktadır. Tacrolimus, MMF ve steroidlerin üçlü kombinasyonundan BKVAN geliştiren 26 ve 17 hastadan oluşan iki çalışmada, MMF’nin günde 20-60 mg leflunomid ile değiştirilmesi sağlanmıştır. Hastaların sırasıyla %84 ve %88’inin viral yüklerinde temizlenme veya ilerleyici bir azalma yaşadığı ve greft fonksiyonunda istikrar veya iyileşme olduğu bildirilmiştir. 2009 yılında Teschner et al. tarafından yapılan bir çalışmada, MMF’si leflunomid ile değiştirilen 13 hastadan 12’sinin virüsü 109 günde temizlediği gözlemlenmiştir. Bir vaka serisinde, MMF’den leflunomide geçiş yaptıktan sonra BKVAN’lı 26 hastanın 23’ünde iyileşme veya istikrar gözlemlenmiştir.

BKVAN’da leflunomid için dozlama kılavuzları mevcut değildir. Hasta bazında farklılık, leflunomidin dozlama ve izleme işlemlerini son derece zorlaştırmaktadır.

  • 26 ve 17 hastalık bir çalışmada, 20 mg/gün ile 60 mg/gün arasında dozlanmıştır ve trough düzeyleri 50-100 µg/ml olarak belirlenmiştir. Daha düşük plazma düzeyine (< 40 µg/ml) sahip hastalarda tedavi başarısızlığı görülmüştür.
  • 21 hastanın yer aldığı bir çalışmada, düşük düzeylerin (< 40 µg/ml) ve yüksek düzeylerin (> 40 µg/ml) viral temizlenme hızında benzer etkilere sahip olduğu bulunmuştur. Daha yüksek düzeye sahip olanların daha fazla yan etki (hematolojik, karaciğer) yaşadığı bildirilmiştir.
  • Teschner et al. tarafından yapılan çalışmada, dozaj ve ilaç konsantrasyonlarının kişiden kişiye değişim gösterdiği belirlenmiştir.
  • Teschner çalışmasında, düşük ilaç konsantrasyonlarının viral yükte azalmayla ilişkili olduğu gözlemlinmiştir. Bu, viral yükün azaltılması veya leflunomid eklenmesinin viral temizlenme üzerindeki etkisinin belirlenmesini zorlaştırmaktadır.

Diğer tedavi seçenekleri

  • Kinolon antibiyotikleri: Ciprofloxacin (Cipro), viral yükleri kayda değer şekilde düşürdüğü gösterilmiştir, ancak hayatta kalma ve greft kaybı hakkında veri yoktur.
  • İntravenöz immünoglobulin (IVIG), enfeksiyon ve alogreft reddi tedavisinde kullanımı vardır – ayırt etmek zor.
  • Cidofovir hakkında sınırlı bilgi vardır ve oldukça nefrotoksiktir.

Tarih

BK virüsü, 1971 yılında bir böbrek nakli hastasının idrarından ilk kez izole edilmiştir; hastanın baş harfleri B.K. olarak belirlenmiştir. BK virüsü, JC virüsü (JCV) adı verilen bir başka virüsle benzerlik göstermektedir; çünkü genetik yapıları %75 oranında benzerlik taşımaktadır. Bu iki virüs birbirlerinden, belirli antikorlar kullanarak gerçekleştirilen serolojik testler veya PCR tabanlı genotipleme yöntemi ile tanımlanabilir ve ayırt edilebilir.

spot_imgspot_img

İlgili makaleler

spot_img

En son makaleler